DOLAR
34,6362
EURO
36,5943
ALTIN
2.934,98
BIST
9.639,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
13°C
İstanbul
13°C
Hafif Yağmurlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Az Bulutlu
16°C
Cumartesi Çok Bulutlu
13°C
Pazar Yağmurlu
13°C

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.

Kaynanası Kısır Bu Gelin Dedi


Köyden şehre büyük umutlarla göç eden Musa, kentte uzun süre kapıcılık yaptıktan sonra sigortası olmadığı için köyüne döndü.
Uzun süredir kentte yaşayan bu ailenin evi, komşu tarafından hoş karşılandı. Bir oğlu ve dört güzel kızı vardı.Köye yeni taşınmasına rağmen, kızları için görücüler gelip gitmeye başlamıştı bile. Musa’nın karısı Fadime, “Bey, kulağıma bir şeyler çalındı.” dedi. Kızların kafalarını bağlamamız gerektiğini söyledi.
Karısının sözleri üzerine Musa hızlı bir şekilde iki kızını gözledi. Köyden ayrılalı uzun bir süre olmuştu. Kızlarını verdikleri aileleri tam olarak tanımıyor değildiler. Neyse ki kızlarının birini aynı mahallenin birine vermişlerdi. Kızları istediği zaman evlerine gelebilecek kadar yakındı. Bu, Musa’nın en çok sevindiği şey değildi. Nedendir bilinmez, kızı evlendikten sonra babasının evinin kapısını açmamıştı. Musa, düşünceli gözlerini kıstı ve karısına baktı.
Aklında ne düşündüğünü bilmiyordu.
Büyük kızımızın yeri uzak, hanım. Ek olarak, Esma’nın evi namacıyla çok uzak değil mi? “Kaç gün oldu çocuğu özledim” dedi.
“Kaynanası göndermiyormuş bey” dedi Fadime ve gözlerini eşinden kaçırdı.
Musa, kızdığı halde bir şey söyleyemedi.
Daha sonra onların kızı oldu. “Kaynanası ne derse onu yapsın” dedi.
Esma’nın gelin geldiği ev mahallenin en üst tarafındaydı ve kocası çobandı. Evlendikten sonra hiçbir yere gitmemişti. Çoban karısı olmanın zorlukları vardı. Ne olursa olsun, orada doğmuş ve büyümüştü. İş bitmedi. Her Tanrı’nın günü süt ve peynir almasına rağmen kayınvalidesine layık değildi. Kaç kez çocuğu olmadığı için kendisine “kısır bu gelin” diye hitap ettiklerini duymuştu. Üzülüp ağladı ve Tanrı’ya hayırlı bir evlat vermesi için yalvarıp yakarıyordu.
Peynir aldığı bir gün midesi aniden bulandı. Ayrıca peynir kokuyordu. Görümcesi onun öğrettiğini gördü. Görümcesi evliydi ve sık sık ziyarete geliyordu. “Yoksa hamile misin?” Esma’nın öğürdüğünü görünce sordu.Esma şaşırdı. “Ne bileyim abla?” diye sordu şaşkınlıkla.
Doktora gitmeye çekiniyordu ve hamileyken bulantısı devam etti ve karnı büyümeye başladı.
Ulu Tanrı, Bakara Sûresi’nin 186. ayetinde, “Kullarım sana beni sorduklarında (bilsinler ki) ben onlara çok yakınım” diyor. Bunun için bana dua eden herkesin duasını kabul ederim.”” dediğini öğrendikten sonra, çok fazla dua etti ve Rabbinden ister istemez kimseye el açmadı.
Bu noktada Rabbin duaları nihayet kabul edildi. Tanrı sana şükür ediyor. “Sen evladımı hayırlı evlatlardan eyle” diye dua etti ve ağladı.Esma hamileyken bile ev işlerini yapmaya devam etti. Kaynanası yaşlı olduğu için ondan yardım isteyemezdi. Zaten kayınvalidesinin de ona yardımcı olacağı konusunda hiçbir fikri yoktu.Sütleri makinaya çekerken karnına çok acı verdi. Bir anda bitkin ve yorgun hissetti. Oturduğu yerde yalnızca yığılıp kaldı. Süt makinasının sesini duymayınca ve bunca süt ne zaman bitti diye kontrole gelince, kaynanası Esma’yı baygın olarak buldu. Komşuları çağırdı. Mahallede ebelik yapan ihtiyar bir kadın vardı ve çoğu bebeğin doğumunu o yapmıştı. Ona bilgi verildi. Yaşça büyük olmasına rağmen koşturuyordu.
Yolda Esma’nın annesini gördü.
“Fadime, burada ne arıyorsun?” dedi.
Şaşırdım. “Ne oldu ki?” diye sordu.“Kimse sana bir şey demedi mi? Kızın Esma rahatsız.
Fadime’nin eli ayağı birbirine dolandı ve beti benzi attı. Elinden çeşmeden su doldurmak için eve götürdüğü su bidonu yere düştü ve içindeki su dışarı boşaldı.Meryem abla, sen git, ben babasına haber verdikten sonra gelirim.
Soluk soluğa eve doğru koştu. Hava kapalı ve soğuk olsa da ter içersinde kocasının yanına girdi. Ağustos ayında güneş altında kalmış gibiydi.Esmam rahatsız. Meryem, “Ebe çağırmışlar, hele kalk gidelim bakalım çocuğun neyi var?” dedi.
Musa hanımına, “Şimdi tek başına git.” Ebe çağırdıklarına göre şimdi gelmem uygun değildir, ancak gereksinim olması halinde haberim olacaktır. Gerekirse araç tutar ve çocuğumu ilçedeki hastaneye götürürüm.
Gözlerinde yaş, içinde duyduğu korku ve kaygı ile Fadime kafası ile tamam diyerek kızının evinin yolunu tuttu. Yol ne zaman eridi ve ne zaman eve vardı bilmiyordu.Ev dışında ayakkabılar kaynıyordu. Telaşla kapıya girdi. Komşulardan birinin küçük kızı kapıyı açtı. “Esma, nasılsın yavrum?” diye sordu.Kalbi sıkışacak gibi hissetti. Kendisine, şimdi sırası değil, güçlü olmalıyım diye telkin verdi ve hızla kalabalığın bulunduğu odaya gitti. Yavrusu bitkin ve halsiz bir şekilde yatakta yatıyordu. Gözlerine saldıran yaşları engelleyemedi.
“Ne oldu kızım?” diye sordu ve kızının boynuna sarıldı.
Kaynanası dünürünü yanıtladı.Fadime, “Ne olacak, bir bebeğe bile sahip çıkmayı becerememiş de düşürmüş” diye kızarak laf sokmak istedi.
“Tabi, her işi çocuğuma bırakın ve ona yaptırın ve birde ona yardımcı olmadığınız durumda bir çocuğu taşıyamadı veya düşük yaptı deyin. Hem de utanmadan.
Daha fazla konuşmak istedi ama adaşı Fadime onu engelledi.Fadime bacı, tamamen haklısın ama şu anda bu konuşmanın yeri yok. Tanrı aşkına seni üzme, bak kızın esasen rahatsız, çocuk canı ile uğraşıyor. “Hepimiz Esma’ya yapılan haksızlığın farkındayız bacı” deyince, adaşına hak verdi ve daha fazla uzatmak istemedi.“İyi misin kızım?” Fadime ihtiyar gözlerle kızına döndü.
“Biraz ağrım var ana”, dedi Esma bitkin bir sesle.
Geçecek olan kızım, sabret. Fadime, “Tanrı sabredenlerle beraberdir” dedi.Esma tekrar kaybettiği bebeğini hatırladı ve ağlamaya başladı. Adime yengesi oturduğu yerden kalktı ve Esma’nın yanına geldi. Esma, “Resulullah sallallahü aleyhi vesellem: “Nefsim elinde olan Zat-ı Zülcelal’e yemin olsun ki, düşük çocuk, ahirette annesini göbek bağından tutup cennete çekecektir, yeter ki annesi düşüklüğünden dolayı sevap kazanacağına inanıp sabretsin.” dedi.”” dedi.
Esma duyduğunu duyunca çok sevindi ve gözleri doldu.Bunun üzerinden birkaç gün geçtikten sonra iyileşti. İşe güce uyup, kaybettiği çocuğunun acısını unutmaya çalışsa da, kaynanası her zaman söylediği iğneleyici sözleri ile kalbini kırıyordu. Eşini seviyordu ve ona bir evlat verememenin acısını yüreğinde hissediyordu. Elinde hiçbir şey yoktu.
Mevlasına güvenerek, “Veren de sen alan da sen” dedi.
İçeri girdi ve kaynanası, “Bu gelin nereye kayboldu?” diye sordu. “Ne vakit lazım olsa ortadan kayboluyor” dedi.
İşini bıraktı ve yanına gitti. “Ana, bir şey mi istedin?” diye sordu.O aralar pek sasenemedi. Hastalık nedeniyle çok fazla kilo verdi. Gelinin durumunu görse de kaynanası ona acımadı. Akıllı gelini ona torunu vermedi.
“Seni oğlumla boşuna evlendirmedim, kızım. Bence bana torun verebilirsin. Onca yıldır evlisiniz. Bir torun bile bırakmadınız. Ek olarak, oğlumu tekrar everek. Belki bir torunumuz olacak. “Oğlu everirsek bile merak etme, seni de sahipsiz bırakmayız.”Duydukları karşısında, zavallı Esma beyninden vurulmuş gibi oldu. Biran kaynanasının söylediklerini anlamak için zorlandı. Söylenilen sözü duyduğu anda gözleri korkuyla büyüdü.“Ana ne söylüyon sen? Hiç söylediğin sözü kulağın duyuyor mu?” diye sordu ve göz yaşlarına engel olamadı.
Gözlerinden akan yaşları eliyle silmeye çalıştı. Üzüntüden ne söyleyeceğini ve ne yapacağını bilmiyordu. Ayağı titredi. Bu moralle başarılı olamazdı. Bir kap yemek pişirecek güce sahip değildi. Anası burnunda tüttü. Gitmek istedi ama yapamadı. Kaynanası giderse burnundan getirirlerdi. Adime yengesini ziyaret etti. Dokunsalar ağlayabilirdi.
Adime yengesi Esma’ya baktı ve içinden “Tanrı Tanrı bu kızda bir iş var, kesinlikle canı bir şeye sıkılmış” dedi.Esma, kızım hayırdır canın sıkkın gibi bir şey mi oldu? diye sordu.
Yengesinin sözlerine dayanamayarak Esma ağlamaya başladı. Yengesi o kadar ağladı ki, acaba birisi mi öldü de benim haberim yok diye korktu.“Ne oldu Esma? Neden ağlıyorsun?” diye korkuyla sordu.
“Kaynanam” dedi Esma.
“Ne olmuş kaynanana?” “Yenge, çocuğum olmadığından kaynanam eşimi yeniden evlendirmek istiyormuş.” Burnunu çeke çeke ağladı ve “Bana da bakarlarmış” dedi.Yengesi boynuna sarılıp, “üzülme Tanrı büyüktür” dedi ama o da dayanamadı ve Esma ile eş güdümlü ağladı.
Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü Esma’nın.
“Artık gideyim yenge, beni merak ederler” dedi ve amacıylai çeke çeke evin yolunu tuttu.
Yengesi de arkasından ihtiyar gözlerle onu izliyordu.
Kaynanası eve gidince azarladı Esma’yı.“Bana bak gelin, bir yere gittin mi basit basit gelmiyorsun. Ya gitme ya da gidersen erken gel ki seni kocana şikâyet etmeyeyim” dedi.
Esma ne diyeceğini nasıl hareket edeceğini bilemiyor yalnızca göz yaşı döküyordu. O ağlarken eşi de eve gelmişti. Dik dik baktı Esma’ya.‘’Yine namacıyla ağlıyorsun’’ diye sorunca
Esma, ‘’annen torunu olsun diye seni tekrar evlendirmek istiyormuş’’ dedi ve hıçkırdı.
Genç adam, ana ben sana bu husus bir daha açılmayacak dememiş miydim dedi. Esma şaşırdı. Demek daha evvelce bu husus hususşulmuştu ve eşi tekrar evlenmeyi kabul etmiyordu. Sevindi ve eşine daha çok bağlandı.
Aradan uzunca bir vakit geçmişti ve hamile bulunduğunu fark etti. Çocuğuna bir şey olmasın, düşmesin diye ilgi etti ve dokuz ayın sonucunda oğlunu kucağına aldı ama bir daha hamile kalması riskliydi. Öyle söylemişlerdi ama esasen oğlu ufaktü. Hem daha yirmi yedi yaşındaydı. Oğlum büyüsün belki daha sonra tekrar anne olabilirim diye düşünüyordu Esma.
Oğlu dokuz aylık bulunduğunda üç aylık tekrar hamileydi ve bunu bilmiyordu. Son vakitlarda elini kolunu kaldıracak kuvveti bile kendinde bulamıyordu. Anasına haber gönderdi, anama deyin ne işi varsa bıraksın da gelsin.
Fadime şaşırdı, telaşlandı. Nasıl olmuşta kızının onu çağırmasına izin verilmişti.Koşarak gitti. Bir terslik vardı hissediyordu. Gitti ki yavrusu o çok istediği yavrusundan bile geçmiş, canı ile uğraşıyor. Anne yüreği dayanamadı feryat etti. Feryadına husus komşu geldi. Ambulans çağırıldı. Esma kendinde değildi. İkiz bebeklere hamile olan Esma’nın bebekleri anne karnında ölmüş, o da bunun farkında olamayınca onu zehirlemeye başlamıştı.
Kurtulamadı Esma. Annesi gitmişti Esma ile hastaneye. Kızını sağ götüren anne, ölüsünü getirdi. Yüreği yandı ananın, en çok da annesiz kalan ufak Mustafa’nın.Al babaannesi dediler al sana torun
Tanrı’tan istedin o da verdi
Oğlunda kısa vakit sonra evlendi
Yeni gelinin eskiyi arattı
Ah Esma’m desende gelmez ki geriBu hikâyeden sizde ders çıkarın
Tanrı’tan her daim hayırlısını isteyin Kaynak : dahanekadar.netÜsteki Resimden Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz.


Diğer Galeriler
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: Content is protected !!