Karım, başka bir adamla… O an, zaman durmuş gibiydi. Sanki bir rüyanın içindeydim, ama çoktan kabusa dönüşmüştü. Yatakta, birbirlerine sarılmış haldeydiler. Gözlerinde o kadar büyük bir şaşkınlık vardı ki, sanki bu olanları ben uyduruyormuşum gibi. O an, etrafımdaki her şey sessizleşti. Kalp atışlarımın uğultusu kulaklarımı doldurdu.
Gözlerim bir an o adama kaydı. Kim olduğunu bilmiyordum. Tanımadığım biriydi. Ama onun yüzündeki korkuyu asla unutmam. Gözlerindeki o tedirginlik, adeta bir av gibi hissettiğini belli ediyordu. Ama ona bakarken içimde hiçbir şey hissetmedim. Ne öfke, ne kıskançlık. Sadece büyük bir boşluk… Sanki bir anda hayatımda bildiğim her şey anlamını yitirmişti.
Karımın gözlerindeki o suçluluk… Ağzını açtı, bir şey söylemeye çalıştı. Belki de bir açıklama bekliyordum o an. Ama hiçbir şey diyemedi. Sadece bakıştık. Odaya yayılan o sessizlik, söylenebilecek tüm kelimelerden daha ağırdı. Bir anda ev, bana tamamen yabancı bir yer gibi gelmeye başladı. Bu yatak, bu odalar, yıllarca paylaştığımız her şey, birer birer silindi gözümün önünde.
Bir adım geri çekildim. “Bu bir kabus olmalı,” diye düşündüm. Ama değildi. Gerçekti. O an, beynim bana oyun oynar gibi her şeyi yavaşlatıyordu. Zaman ağırlaştı, nefes almak zorlaştı. Ama sonra bir şey oldu. Öfke mi desem, hayır. Daha çok bir karar verme anı gibiydi. Kollarımı iki yana açtım, derin bir nefes aldım.
“Benim için bitmiştir,” dedim, sanki sadece kendim duyacakmış gibi. Sesi soğuk ve sert çıkmıştı, beklemediğim bir şekilde. O an bir daha hiçbir şeyin aynı olmayacağını biliyordum. Arkamı döndüm ve ağır adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Ne o konuştu, ne de ben geri döndüm. Sadece kapıyı çektim ve evden çıktım.
O anın ardından ne yaşadığımı, nereye gittiğimi tam hatırlamıyorum. Sadece bir dönüm noktasıydı. Hayatım ikiye bölündü. O kapıdan çıkmadan önce ve sonra.