Uni markasıyla ihracat yaptığı 52 ülkeden 8’inde pazar lideri olan Ataman İlaç’ın kurucusu Ataman Özbay başarısının sırrını hayal etmeye borçlu. Çalışmaya 7 yaşında başlayan Özbay bugün 67 yaşında. Ve hala sabahları 4’te uyanıp yapacaklarını kafasında canlandırıyor.Ataman İlaç Yönetim Kurulu Başkanı Özbay yaptığı işleri heyecanla anlatıyor. İlkokula giderken matbaada çalışmaya başlamış. İlk girişimciliğini de o yıllarda göstermiş. Artık kağıtlardan defter yapıp esnafa satmış. İşler öyle gitmiş ki ustasından daha fazla kazanmaya başlamış. O yılları şöyle anlatıyor…
Sene 1953. Matbaada işler kesilir, bu işlerden artık kağıtlar kalırdı. Onları ben alıp zımbayla, elle dikip delikler açtım. Defter haline getirdim, üstüne kap geçirdim, çiviyle diktim. O zamanlarda bütün lokantalar gazete kağıdının üzerine hesap yapardı. Defter, bloknot yoktu. Türkiyede ilk bloknotu ben icat ettim.Türkiyede lokantalara satmaya başladım. Matbaada haftada 10 TL alıyorsam o defterden 100 TL kazanmaya başladım. Matbaada giyotin denilen bıçak vardır. O bıçağı İstanbul’a getirip götürürken gördüm ki artık, kâğıt dükkânı var. Cağaloğlu’ndan aldım kâğıtları, İzmit’e matbaaya… Bloknot işi büyüdü, yanımda eleman çalıştırmaya başladım.
Kaç yaşındaydınız?
11, 12 yaşındaydım ondan sonra iyi bir tüccar oldum. Bu sefer Adapazarı, Gölcük, Pendik… Oralarda bloknot satmaya başladım. Ustamdan daha çok para kazanıyordum.
Eczacılık yapmaya nasıl karar verdiniz?
Ailemde herkes matbaacı, gazeteci. Ben gazeteci olacağım diye bakıyordum kendime, doktor bir ağabeyimiz vardı. O dedi ki ‘eczacılıkta çok iyi para var. Ben doktorum, muayenehanede duruyorum para kazanıyorum ama eczacı işe gelmeden de para kazanıyor’ dedi. O zaman eczacılık iyi dedim. Lise talebesiyim ama üniversitede okuyacak param da yoktu. Bir gün Matematik hocam bana ‘Alime Hanım diye biri var, o seni okutacak’dedi. Nur içinde yatsın, onun sayesinde eczacılığa girdim. Şimdi fabrikanın her kapısında Alime Hanım yazıyor.
Üniversiteye param yoktu Alime Hanım okuttu
Okul bitikten sonra Alime Hanım ile görüştünüz mü?
Bana her ay parayı muntazaman verirdi Allah razı olsun, hiçbir şey hiçbir karşılık istemedi. Ben de bütün iyilikleri karşılıksız yaparım. O da bana çok büyük bir başarı getirdi.
Peki üniversite hayatınız nasıl geçti?
Üniversiteye başladım, sene 1963. Sirkeci’de bir otelin çatı katında kalmaya başladım. Fazladan harcama yapacak para yok pul yok ancak okula gidip geliyorum. Elimden geldiği kadar geçinmek için para biriktirdim. Bir gömlek almak için 30 gün para biriktirirdim, 30 gün içinde gömlek satılmazsa alırdım. Şimdiki hale bak, o zamanki hale bak. Otelde Bedri diye bir çocuk var, kulakları çınlasın. O akşam olunca oteldeki çay müşterilerine bakardı bana da avanta çay verirdi. Ondan sonra beraber menemen yapardık. 1 sene sonunda bir akşam o çok hastalandı. Kaloriferler yanmıyor. Nasıl kar dışarısı tarif edemem. O zaman otelde kalorifer olduğu için otelde az battaniye var. Bedri de tir tir titriyor eli ayağı tutmuyor. Ben bu sefer söylemesi ayıp bütün üstümü çıkarttım bir don bir fanila, kalorifer dairesine geçtim. Kalorifer kömürlü, üstüm başım simsiyah oldu. Neyse kaloriferler yanmaya başladı. Odama çıktım, geceleyin saat 2’de kapı çaldı, bir baktım patronun oğlu. ‘Ne bu vaziyet’ dedi, bağırdı. Ben olan biteni anlatınca ‘bu otelde bundan böyle bedava kalacaksın, artık kardeşimsin’dedi. Bu olay benim hayatımın yüzde 60’ını değiştirdi.
Nasıl değiştirdi?
Otel sahiplerinin Adalar’da evleri vardı. İstanbul’un sosyetesiydiler. Yemekleri olurdu, beni alırlardı evlatları gibi yemeğe götürürlerdi. Bıçakla yumurta yemeyi onlardan öğrendim. Sosyal çevre yaptılar bana.
Gazete satıp kekemeliğimi yendim
İş hayatına başlarken sıkıntı çektiniz mi?
Benim ilk iş hayatım başladığında kekemeydim, bayağı kekemeydim. Okulda çok sıkıntı çektim. Kekemeliğimi yenmek için gazete satıcılığı yaptım, lise sona kadar. Hiç utanmadım, çekinmedim. Bu bana büyük bir mücadele gücü verdi. O kekemeliği yendim.
Üniversiteden sonra ne yaptınız?
Eczane açtım. Eczanemde çocukları tavlamak için Tahtakale’den balon alıp üzerlerine lastik mühür ile işte geçmiş olsun, iyi günler filan yazdım. Sonra ikinci eczaneyi açtım. Sabah 4’te kalkardık hanımla, bir otobüsü ilaç doldururduk, beraber İstanbul’a gelirdik çünkü az yolcu vardı. Durmadım, matbaacılığı biliyorum ya matbaa açtım gazete çıkardım, günlük. O işten çok para kazandım.
HER ŞEYİ SATIP İSTANBUL’A TAŞINDIK
Hayattaki bir ezikliğim de kekeme olduğum için lisanımın olmamasıydı. Çocuklarım lisanla yetişsin diye 1 ay içersinde karar verdik hanımla İstanbul’a gelmeye. Fabrikamı, matbaamı, ezcaneyi, her şeyimi sattım. Hayrabolu’dan İstanbul’a geldim. Sirkeci’de eczane açtım. Ondan sonra boş duracak halim yoktu. Hemen bir işe başlamam lazımdı, toptancılığa başladım. Türkiye’de ilk defa peşin paralı alışveriş yapan ıtriyat deposu açtım. Türkiye’nin en büyük ıtriyat deposu oldu 200 kişi çalışıyordu. 4 yıl bu işi yaptım. Bütün Türkiye’deki toptancılar muhitini tanırım. Eczacıbaşı’nın yemeği olurdu tatile götürürlerdi. Toptancıları tanımam, yapacağım iş için bütün Türkiye’yi tanıma imkanı verdi.
Islak mendil işi nasıl oldu?
Türkiye’de ıslak mendil hiç yoktu. Yağ fabrikası ve matbaacılıkta edindiğim tecrübemle bu işi becerdik. Eşimin de büyük katkısı oldu. Yemediğimizi, içmediğimizi, kullanmadığımızı müşteriye vermeyiz. Kendimiz inanmadığımız hiçbir şeyi müşteriye sunmayız. Bundan sonra Allah yürü ya kulum dedi. 130 çeşit ürün yapıyoruz. Her sene 4-5 tane yeni ürün çıkarıyoruz.
Çocuklarınız sizin gibi girişimci mi?
Girişimciler ama baba olmam önlerinde bir engel, bir noktada bunu aşmaya çalışıyorum çünkü çocuklarıma büyük hürriyet veriyorum yani istedikleri serbestlikleri var.
Sizin sırrrınız ne?
Şu işi yapacağım dediğim vakit kendimi ona odaklarım, başka bir şey düşünmem. Bir de sevgi ve saygı, ailemden çok sevgi gördüm, özellikle annemden. Nur içinde yatsın o sevgi ve saygı bana çok şey kazandırdı. İşime de çok sevgi gösteririm.
SERVETİMİ DÖKÜP EN İYİ FABRİKAYI KURACAĞIM İş hayatında hiç hatanız oldu mu?
Fabrika açtım ortak, hayatımın en büyük hatasını yaptım. Nedeni ise benim girişimcilik ruhum benim ilerleme gücüm onlarda yoktu. Onlar toprak ağası gibi para kazanalım derlerdi bir de insan kıymeti bilmezlerdi. Ben çalıştığım insana ortağım gibi değil kendi evladım gibi davranırım, onların iyi gününde kötü gününde hep yanlarındayımdır. 20 senelik en aşağı 10-15 kişi var. Peki yeni hedefler?
Şimdi fabrikayı taşıyorum. Dünyanın en iyi ıslak mendil fabrikasını yapacağım. Servetimi dökeceğim ama dünyanın en iyi ıslak mendil fabrikasını yapacağım, Allah kısmet ederse. Bir hayalim de otel açmak.
HEYECAN YOKSA İŞ OLMAZ Şimdi hayal ettiğiniz yerde misiniz?
Daha yapacak çok işimiz var. Hayal olmazsa insanda hiçbir şey olmaz. Bugün 67 yaşındayım. Fabrikaya gideceğim için heyecan duyuyorum. Heyecan olmayınca o insandan hiçbir şey olmaz. Ben geceleyin 4’ten sonra uyumam, sabah işe gidene kadar hayal kurarım. Başarımın sırrı yapacaklarımı kafamda canlandırmak. Bir de muhakeme yaparım. Akşam eve gidince, bugün ne yaptım ne faydam oldu, ne zararım oldu, düşünürüm.
Gençlere ne tavsiyeniz var mı ?
Girdikleri işte sabırlı olmaları, hayattı ve insanları sevmeleri benim prensibim budur. İşini çok seveceksin sevmeyeceksen yapmayacaksın. Sevdiğin işi yapacaksın, benim çocuklarım yanımda çalışıyorlar bu işi severek yapıyorlar. Sevmiyorlarsa vallahi yapmasınlar.
Molla Gürani Hazretleri 1440’lar filandır. Hani II. Murat Hanın hüküm sürdüğü yıllar. Devrin alimlerinden Molla Yegân hacca gider. Dönüşünde Kahire’de mola verir. İlim meclislerine katılır. Üç beş gün de olsa, dağarcığını doldurmaya çalışır. İşte bu sohbetlerden birinde, genç ama heybetli bir âlim dikkatini çeker. Az konuşur, öz konuşur. İfadeleri...
Dahi Dediğin Haylaz Olur.. Biri efsane şarkıcı oldu ama çocukluğu trajedilerle doluydu, diğeri dâhi bir yazar oldu ama küçükken dersleri berbattı. Ünlülerin hayat hikâyeleri haytalık ve zorluklarla dolu ama onları dâhi yapan biraz da bu…Okulda zayıf, evde sarsak, arkadaş ilişkilerinde pısırıktılar. Öğretmenlerinin deyimiyle onlardan hiçbir halt olmazdı, çünkü akılları beş...
ÖĞRETMENİNE KIZDI, HOLDİNG KURDU Istanbul’da öğretmeniyle tartıştıktan sonra okulu bırakarak ticarete atılan Necmettin Bitlis’in 1986 yılında kurduğu Polisan Boya Sanayi ve Ticaret A.Ş, uluslararası piyasalarda yaşanan krize rağmen büyümeyi sürdürüyor.Bitlis, Malatya’da 8 yaşındayken okul çıkışlarında babasının kumaş dükkanında gittiğini, bu sayede ticareti ve alışverişi erken yaşlarda öğrendiğini söyledi.1942 yılında ise...